Cinsel İstismar Sanığı Tahliye Oldu, Kız Çocuğu Korkusunu Günlüğüne Yazdı!

Olay, 26 Mart 2016 tarihinde, Kocaeli Kartepe'de meydana geldi. Evinin önünde oyun oynayan Z.D, annesi A.D.'nin ellerini yıkamak için eve girdiği sırada kayboldu. Ailenin polise başvurması ile polis ekipleri ve komşuları küçük kızı aramaya başladı.

'Ailesi Şikayetten Vazgeçmemiz Konusunda Talepte Bulundu'

Z.D.'nin annesi A.D. dosyada bulunan ifadesinde olay günü ellerini yıkayıp aşağıya indiği sırada kızının olmadığını fark ettiğini söyleyerek, "Panik oldum. Aramaya başladık. Bir süre sonra telaşla ne kadar olduğunu hatırlamıyorum kızımın caminin bulunduğu yerden bana doğru geldiğini gördüm. Nerede olduğunu sorduğumda Hasan'ın çağırdığını, önce benden korktuğundan gitmek istemediğini, tekrar çağırınca gittiğini, 'Sana bir şey vereceğim' dediğini, daha sonra küçük kulübe gibi bir yere kendisini sokup masanın üzerine yatırdığını, kıyafetlerini çıkardığını, gitmek istemesine rağmen bırakmadığını ve istismarda bulunduğunu söyledi. Bunları anlattığı sırada komşularımız da vardı. Ben polisi aradım. Şikayetçiyim. Sanığın ailesi bana gelip şikayetten vazgeçmemiz konusunda talepte bulundular. Aynı şekilde tanıklara da gitmişler" diye ifade verdi. Z.D.'nin babası V.D. kızının olaydan sonra psikolojisinin zarar gördüğünü söyleyerek, "Kızım olayda sonra gece yatarken bağırarak uyanmaya başladı, 'Baba nerdesin?' diye bağırıp uyanıyor" dedi.

Savunmasının Suçtan Kurtulmaya Yönelik Olduğu Belirtildi

"Dairemizde yapılan yargılamada toplanan deliller, sanığın savunmaları, mağdurun aşamalardaki anlatımları, tutanaklar, tanık beyanları, doktor ve adli tıp kurumu raporları, polis tutanakları ve tüm dosya kapsamında incelenmesi ile delillerin değerlendirilmesi neticesinde, mağdur 2009 doğumlu olup suç tarihinde 7 yaşındadır. Sanık ile gerek kendisinin gerek ise ailesinin olay öncesi bir husumeti bulunmamaktadır. Dolayısı ile sanığa iftira atmasını gerektirecek bir durumu bulunmamaktadır. Mağdurun yaşı itibariyle bir olayı kurgulayıp bu kurguyu uzun süre devam ettirecek durumu bilimsel olarak bulunmamaktadır. Mağdur olayları ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Sanık savunmalarında olay günü sokakta oynayan mağdurun birden çalıştığı dükkanın içine girdiğini, makinelere doğru giderken düştüğünü, kendisinin de onu kaldırıp üzeri tozlandığı için silkeleyip gönderdiğini, sonradan da böyle bir iddia ile karşı karşıya kaldığını beyan ederek olayı kabul etmiş ve fakat suçlamaları reddetmiştir. Mağdur ve olayın hemen sonrasında sıcağa sıcağına annesine ve yanındaki komşularına olayın nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Tanıklar bunu doğrulamışlardır. Sanığın, belirlenen ve gerçekleşen suçundan dolayı ceza tayin edilirken suçunu işlenişindeki özellikler dikkate alınarak, asgari hadden hüküm kurulmuş sabıkasız geçmişi cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri sanık lehine indirim sebebi kabul edilmiş. Yargıtay bozma kararına uyularak hüküm kurulmuştur. Yargıtay 14. Ceza Dairesinin bozma ilamına uygulanmasına, sanık Hasan G.'nin 15 yaşından küçük olan mağdur Z.D.'ye karşı basit cinsel istismarda bulunduğu sabit olmakla eylemine uyan, suç tarihinde yürürlükte olan ve lehine olan 6545 sayılı yasa ile değişlikten sonraki TCK 103/1-a maddesi yollaması ile TCK'nın 103/1-1 cümle maddesi uyarınca sanığın kastı, suç işleme şekli dikkate alınarak 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın suçu işledikten sonra yargılama süresince göstermiş olduğu olumlu tutum ve davranışları lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek cezasının 1/6 oranında indirim sonucu 6 yıl 8 ay hapis ceza ile cezalandırılmasına, sanığın tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak tahliyesine"

Günlüğündeki Yazısı Çocuğun Korkusunu Gösterdi

Hasan G., tahliye olmasının ardından Z.D.'nin yaşadığı mahalleye geri döndü. Şu an 10 yaşında olan Z.D.'nin günlüğüne yazdığı, daha sonra yırttığı sayfa annesinin dikkatini çekti. Z.D.'nin günlüğüne 'Bugün Şubat'ın 6'sı. Bugün o çıktı, yani sesi, çok çok korkuyorum ama anneme söylemiyorum' yazdığı görüldü.

 Kaynak : https://www.milliyet.com.tr/gundem/cinsel-istismar-sanigi-tahliye-oldu-kiz-cocugu-korkusunu-gunlugune-yazdi-2824638


Bu olayda geçen çocuğun özgüvenin zedelenmesi ve adalet kavramına değinirsek söyleyebiliriz ki Erikson’un kuramının son aşaması olan evrensel ahlak ilkesi çerçevesinde kurallara uymak adalet kavramının tamamı değildir. Adalet kavramı aslında hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi demektir. Haklı ve haksızın ayırt edilmesi adalet ile sağlanır. Adalet ile yasa önünde güçlü olanın değil haklı olanın kazanması esastır. Hukuk kurallarına uygunluk, vicdanın üstünlüğünü içerir. Adalete güvenin olmadığı yerde, herkes kendi hukukunu uygulamaya başlar. Güçlü olanlar zayıf olanları ezer. Başka güç odakları oluşmaya başlar. Toplumda güvensizlik ve kargaşa olur.

 

Bu olay ile sadece adalet kavramını görmüyoruz. Çocuğun dürüstlük değerini aşılayan ailenin önemini de görmekteyiz. Bu gibi çocuk istismarlarının çoğunu örten çocukların ailelerinden çekinen çocukların haberlerini görmekteyiz. Toplulukçu kültürlerde var olan toplum baskısı ve gizlenme durumu adaletin ve dürüstlüğün önüne geçmemesi için değerler eğitiminin önemini görebilmekteyiz. İlişkili benlik yapısına sahip kültürümüzün çok güzel yanları olabildiği gibi toplum baskısı ve dayatması sonucu bazı değerlerin yitip kaybolduğunu görmekteyiz. Peki, bu ve bunun gibi değerlerimizin önemini nasıl sağlamalı, nasıl aktarmalı, nasıl örnek olmalıyız.  

 

Ülkemizde bu değerlerin öğretimi için etkinlikler düzenleniyor; çocuklara çalışma kağıtları, drama etkinlikleri, kavram haritaları, proje, görsel materyaller ve sınıf içi etkinlikler yapılarak adalet kavramının değerini ve önemini çocuklara aktarılmaya çalışılıyor. Bu etkinlikler sadece adalet değeri için yapılmaz diğer değerleri de çocuklara aktarmak için yapılmalıdır.  Benim okuduğum okullarda panolarını her sınıf bir hafta verilen değeri anlatan yazılar, karikatürler, şiirler yazardı ve panoyu süslerdi.

 

Ülkemizde okullarda yapılan etkinlikler ders içinde ve ders dışında yapılabilir. Sınıf düzeylerine göre farklı etkinlikler düzenlenmektedir.

Okul öncesi dönemde daha çok yaparak ve yaşarak öğrenme ön plandadır. Çocuklara değerle ilgili hikâyeler okunmalı, yaşanmış güzel olaylar anlatılır ve drama yapılarak kalıcı bir öğrenim sağlanabilir.

 

İlköğretimde ise çocuğun değeri yaşamına katması için sınıf panolarına değer ile ilgili afiş, karikatür, yazılar asılır. Drama yöntemi de kullanılır.

 

Orta öğretimde ise okul öncesi ve ilköğretim düzeylerinde gerçekleştirilen etkinlikler beraberinde kompozisyon ve şiir yarışmaları yapılmaktadır.

 

Lise düzeyinde değerin sözlü biçimde idrak edilmesi çok basittir fakat bunu davranış haline getirmek, öğrencinin değeri benimsemesi esastır. Öğrencilerin duygularına hitap ederek ve sorumluluklar vererek değer kazandırmaya çalışılmaktadır. Olayları güncel hayattan seçmek, J.Dewey’in dediği gibi yaparak yaşayarak öğrenimin sağlanması için çok önemlidir. Kısacası öğrencinin birebir olayın içinde hissederek benimsenmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.

 

Bence sadece bir değerin aktarılmasında panoya yazılan yazılar etkili değildir. Adalet değerini en güzel sınıf içinde öğretmek yaparak ve yaşayarak öğretmek etkilidir. Örneğin öğretmenin not verirken adil ve vicdanın sesini dinleyerek not vermesi son derece önemlidir. Örneğin 98 alıp 100 alamayan öğrencisine 2 puan eklediğinde tüm sınıfın hakkını yüklendiğini bilmesi gerekir. Doğru olan farklı çözümler getirerek böyle bir puanlamanın yapılmasıdır. Adalet haklı olanın yanında olmalı güçlü olanın değil.

Adaletli bir toplumun temellerinin ailede atıldığına inanlardanım. Her kavramın aile ile öğreniyoruz. Örneğin iki çocuğu olan bir ailede kavga eden kardeşler için yaramaz diye nitelendirdikleri kardeşi sorgusuz bir biçimde cezalandırıyorsa bu ailede adil olma kavramı zedelenmiş çocuklar yetişir.  Bunun gibi çoğalta bileceğimiz örnekler uzar gider.

Toplumumuzun aman kızım, o erkek istediği gibi davranır anlayışı kabul edilmemeli. Toplulukçu kültürümüzün güzel yanı dostluğumuz, darda olanın yanında olmak, adil olmak, haklıyı savunmaktır. Ahlak anlayışımızın çerçevesinde diyebiliriz ki ilişkili benliğimiz bizim adil olma, zorda olanın yanında olma ve hak yemenin çok büyük bir sorumluluk olduğunu kazandırıyor.

Öte yandan okullarımızda gördüğümüz değerlerin öğretiminin pekiştirilmesi aileden geçiyor. Adalet değeri ile ilgili bir drama gerçekleştirilen bir sınıfın velileri ile bir toplantı yapılıp çocuklarının aile içinde adalet kavramını yaparak bölümünün gerçekleşmesi yaşarak bölümünün en somut örneği olan aile ile görmesi için görevler vermek çok etkili olur. 

Toplumumuzun adalet kavramını ahlaki düşüncemiz gereği çok üst bir mevkide olduğunu biliyoruz. Bilinçli aileler toplumunu oluşturmak için anne-baba eğitimlerinin değerleri içeren bir program ile kazandırılması sağlanmalıdır.

Öğretmenlerimiz bizim modelimizdir. Bir çocuğun öğretmenini sevmesi onu benimsemesi, özümsemesi kaçınılmazdır. Bandura’nın Sosyal Bilişsel Öğrenme kuramında kişilik davranışsal, bilişsel ve çevresel etkilerin sürekli birbiriyle etkileşimi sonucunda oluşur.

Gözlemsel etkinlikler ise bireyin davranışlarını kazanmasında etkili bir olgudur. Kişiliğin şekillenmesinde hala kabul gören bu kuramın günlük hayatımızda örneklerini görebilmekteyiz. Örgün eğitim yıllarına denk gelen çocukluk ve gençlik yıllarında gençlerin toplumsal değerler çevresinde duyarlı olmadıklarını görebiliriz. Bu durumu çözmek için öğretmenlerimizin öğretmeye çalıştığı değerleri öncelikle kendi benlikleri içerisinde özümsemeleri ile öğretmeye çalışmaları gerekir. Kısacası “Dediğimi yap, yaptığımı yapma.” ile sorun çözülmüyor.

 

Yaşadığımız bu dönem teknoloji çağı olarak kabul görmekte çocuklarımız değerlerimizi nasıl görmekte? Pandemi süresince çocukların teknoloji ile çok daha fazla ilgilenir oldular. Bu süreçte çocuklarımızın istismar edilmesi oranın arttığına dair veriler arttı. Çocuklarımızı kısıtlamak olağan bir durum gibi görünse de bunun yeterli olmadığını haberlere ufak bir göz gezdirdiğimizde görebilmekteyiz. Peki, ne yapmalı? Toplumumuz zincirlerini kırmalıyız. Bir çocuk istismara uğradığının farkında olmayabilir, bunu idrak edemeyebilir. Bunları eğitim sürecinin eskisi gibi etkili olmadığı şu zamanlarda ailenin aktarması gerekmektedir. Ailecek bir haber izlerken olayın doğrusunu uygun bir dil ile evet, bu durum karşında bunları yapmak gerekir ya da gerekmez diyebilmeliyiz. Böylece çocuğumuz doğru ile yanlışı kavrayabilsin.

Aristoteles’in eğitime ilişkin açıklamalarında Gestalt kuramındaki bütün- parça ilişkisine önem vermiş. Kişiye tüm değerleri muntazam bir şekilde kazandırsak bile bu toplumun değerlerinin tümünü alabildiğini göstermemektedir. Kısacası “Çocuklarımızın değerleri en güzel şekilde kazanmalarını sağlasak bile toplumun, ailenin ve eğitimin herhangi birinin değerleri aktarımının yanlış veya eksik olması bütünü etkiler. ”

 

Adalet değeri için konuşacak olursak isek çocuklarımızın Kohlberg’in tanımladığı evrensel ahlak ilkelerine ulaşmak ve ulaştırmak asıl gayemiz olmalıdır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EYLÜL ROMANIN BU YÖNLERİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

YAZMA GÜÇLÜĞÜ (DİSGRAFİ) ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

KÜLTÜR MESELESİNİ EDEBİYAT, ŞEHİR, MİMARİ VE MUSİKİ BAĞLAMINDA İNCELENMESİ