İnsanoğlu hiç ölmeyeceğini
düşünür. Hiç yaşlanmayacağını hiç saçlarına ak düşmeyeceğini ya da ölümünün
erken gelebileceğini düşünmez. Tolstoy ölüm duygunsu küçük yaşlarda öğrenmiş
önce iki yaşında annesini sonra babasını daha sonrada diğer aile fertlerini kaybetmiştir.
Bu kitabın ana konusu da ölümdür.
Kitap İvan İlyiç adında
bir yargıcın amansız bir hastalığa tutulup hayatını kaybetmesiyle başlıyor.
Cenaze töreni ile başlayan kitabın daha başından itibaren hayatına doğru
insanları alamayan bir adam olduğunu düşündüm. Bir insan trajik bir şekilde
ölebilir bu trajedi bir tren kazası, zamansız bir ölüm olabilir fakat İvan’ın ölümü
bence asıl acınacak ölümdü. İnsanlar zor hayatlardan geçer, her insan dost
canlısı değildir ama belki bir çiçeğe su vermiştir. İvan kötü biri değilken
neden bu kadar acı bir sonu gördü diye hüzünlendim. İvan’da da bunu gördüm
aslında ölümün pençesindeyken hayatın tek gerçeğini aradı.
İvan parlak geleceği olan
sevilen bir çocuk olarak büyümüş. Aşık olmuş evlenmiş ve evlilik çocukların
doğumuyla çalkantılar içinde devam etmiş. İvan’ın eşi çok para ve daha lüks bir
hayat için İvan’ı zorlamış. İvan da bakanlıktan bir tanığı vasıtasıyla
yargıçlık rütbesine yükselmiş. İşler iyiye dönmeye başlamışken amansız bir
hastalığa yakalanmış. Doktorlar dahi onu umursamamış en sonunda acılarına
katlanamayıp yatağa düşmüş. İvan hastayken dahil karısı bu hastalığı ona eziyet
olsun diye yaptığını söylüyormuş. Kimse
İvan’ı umursamayınca umutsuz ve ölümü kabullenmek için düşünmeye başlamış.
İvan ölüm hakkında insan
hayatının sıradanlığını ve ölümün trajikliğini düşündükçe bende hayatı
sorgulamaya başladım. Hayatın bu koşuşturmasına kapılıp gerçekleri gözden
geçiremediğimi yaşam ile ölüm arasındaki paradoksu yok saydığımı fark ettim.
Hayatımızın değeri nedir? Hayat ölüm ile mi anlamlıdır? Hayat bence ölüm ile anlamlıdır.
Ölmeyeceğimiz bilsek hayatı bu kadar hızlı yaşamazdık. Çocuk sahibi olmak için
acele etmez, meslek sahibi olmak için bu kadar çabalamazdık. Tembelliğe
alışırdık beklide tam tersi kestiremiyorum bile.
Kitaptan çıkardığım diğer
sonuç ise İvan’ın mesleğinin yargıç olmasının bir sebebi olmasıydı. Yargıçlar
mahkeme duruşmalarında adil olmak zorundaydılar. Şöyle bir düşününce de
hayatımız bir mahkeme gibi işliyor. Bir suç işlediysek evren onu önümüze farklı
yöntemler ile getirtiyor. Karmamız, başka inanışlar öyle ya da böyle. Kısacası
insan yaşamı bir mahkeme gibi işlemekte ve herkes için adil olan tek gerçek
ölüm. Evrende neye inanıyorsak ya da inanmıyorsak tüm insanlar için ölüm
tadılacak bir meyve.
Yorumlar
Yorum Gönder