BİR GRUP DERSİ MESELESİ Üç adet otizmli öğrencim ile yaptığım grup dersini görseller ekleyerek paylaşacağım. Öğrencilerim bilişsel olarak yakınlar ve 4-5 yaşları arasındalar. Dersin giriş aşamasında, dikkat çekmek amaçlı olarak renklerle bir etkinlik yapacağımızı aktardım. Bu etkinlikte ana renkleri bir birine karıştırarak ara renkleri bulmayı amaçladık. Söz hakkı tanıdım ve etkinliğin bitişine doğru onların da renkleri bir birine karıştırmasına izin verdim. Bilişsel çıraklık gibi düşünebiliriz. Dersin gelişme aşamasında, duygular üzerine bir çalışma yürütüm. Bu çalışmada ise duygu küpü attık ve önlerinde olan boş kağıtlara bu yüzleri çizmeleri istendi. Yüzleri boyama serbestliği tanındı. Girişimcilik ve merak duyguları serbest bırakıldı. Son etkinliğimiz olan bir aile resmi çiz etkinliği yapıldı. Öğrencilerin çizdiği resimler üzerine aile ile iletişimde bulunuldu. ( Görsel eklemek doğru olmaz) Son 5 dakika ise serbest zaman etkinliği olan kurbağaları yarıştırma yapıldı.
Türk musikisi bağrından çıktığı milletin izleriyle bütünleşmiştir. Bunlar Türk halk müziği ve Türk halk dansı gibi. Yahya Kemal, klasik şiir ve musikimizin İslam medeniyetinin Türk kimliğiyle zirveye taşınmasında çok önemli rolü olduğunu biliyordu. Ona göre “şiir musikinin hemşiresi” olduğu için ikisini birbirinden hiç ayırmadı; klasik Türk şiirinin biçim ve muhtevasına özenerek yazdığı şiirlerinden bahsederken hep “Söyledim.” derdi, ama “Yazdım.” demezdi. İşte bu nedenle, Yahya Kemal’in şiirlerini tanımak isteyenler Seyyid Nuh, Hâfız Post, İsmâil Dede’nin devirlerini methettiği Eski Musiki şiirinde olduğu gibi, ister istemez Türk musikisinin klasik devirlerinde bulabilir kendisini. Musikimizi öne çıkarması kuru bir mazi-perestlik değildi şüphesiz. Ziya Gökalp’le sohbet ettiği günlerde bu husustaki düşüncelerini dile getirdiğinde “Harâbîsin harâbâtî değilsin / Gözün mâzîdedir âtî değilsin.” tenkidine karşılık Gökalp’e meşhur “Ne harâbî ne harâbâtîyim / Kökü mâzîde bir âtîyim.”